31 Temmuz 2009 Cuma

YOLA DEVAM...


Uff bu sütler çok leziz, ağzımın etrafında kalanlara yazık olacak..


Güzellik saatimi babişkomsuz düşünemiyorum... Saçlarımın taranmasının ardından maniküre geçeceğiz...




Annecik annecik (2. haftayı yaşarken):

Vücudumda adrenalin falan kalmadı, sürekli uyumak istiyorum (her fırsatta da uyuyorum ve sürekli abuk subuk rüyalar görüyorum, yakında rüya ile gerçeği karıştırmaktan korkuyorum).. Anneanne ile geçirilen tüm bir hafta içinin (babişko işe geri dönünce, hafta içi onu süper babalık görevinden azad ettik. Akşamları eve geldikten sonra ve sabahları işe gitmeden önce -biz kızımla ve anneannemizle hep ayaktayız- geçirilen sevgi dolu saatler dışında babişkomuza geceleri uyuma izni verdik) ardından anneanne acemi anneden daha çok yoruldu.. Hem torununa hem de kendi yavrusuna bakmaktan.. Sanırım annelik içgüdüsel bir durum olmaktan çok sonradan öğrenilen bir şey.. Bebeği gık deyince uyanan annelerden değilim, anneannemiz maşallah açıklarımı kapatıyor bu konudaki.. Meleğim ağlamadan, miyavlamaya başladığında uyanıyor, ben emziriyorum (imkanı olsa onu da yapacak), Melek hanım emerken baygın düşmesine rağmen yatağına koyulduğu anda cin gibi olduğu için için bademini yatırdıktan sonra badem içini uyutmaya uğraşıyor... Sanırım gerçekten anne olmak zor zanaat ve bu iş zamandan bağımsız, her an hazır olman gereken bir görev...

Bir kaç gecedir yatmadan, Melek bebeğimizi yıkıyoruz babişkoyla, o da baygın düşüp güzel güzel uyuyor.. 3 saat ardından uyandırma işlemi de tamam gibi sanki (anneanne sağolsun, saat alarmını bile duymuyorum, öyle bir uyku yaniiii bendeki).. Ama memede mışıl mışıl uyuyan bebeğim yatağına koyulunca o kadar çok hareket ediyor ki, kendi kendini uyandırıyor.. Uykuya dalma sorunumuz var yani.. Ona da bir kaç sefer işe yarayan bir yöntem bulduk, kızımı paket yapıyoruz:)) Çocuğum kendini karnımda sanıyor muhtemelen yine ve bir kaç saati böyle geçirebiliyoruz.. Sonrası yine aynı hikaye..

Bir de Melek kızımda kolik sancıları başladı ve gazını çıkartmayı hala öğrenemedik.. Taner dedesinin göbeği bu konuda da yardımcı oluyor bize sağolsun.. Ama yine de önce bayağı bir ağlayıp, annesinin içini eritiyor kızım benim.. Ancak bunu kabullenmek gerekiyormuş (google arama sonuçları ve bebek bakımı kitaplarınının yalancısıyım), bebeği sakinleştiren yöntemi de zamanla bulacakmışız.. Gaz yapan yiyeceklerden (hamilelikten sonra yemekle ilgili kısıtların şekli değişti artık) uzak durulmalıymış, vs, vs....

Ama en güzeli ve komiği Melek bebeğimin emdikten sonra yorgun düşüp memeyi bıraktıktan sonraki halleri.. Kucak kuşu olmasını istemesem de onu bazen tutuyorum kucağımda (hem acaba tekrar alacak mı memeyi diye bekliyorum, hem de uyanmasından korkuyorum yatağına bıraktığımda); yüz ifadelerini izliyorum.. Kaşlarını kaldırıyor, bazen gözlerini açmaya çalışıyor ama öyle ağır ki o göz kapakları, bebek laciverdi gözleri bir taraftan diğer tarafa kayıyor göz kapakları ancak aralanabilirken.. bazen ağızda bir gülümseme refleksi, bazen yuvarlak yapıp diliyle emme hareketleri yapması.. Ve ağırlıktan geriye düşen başı.. Hala bir yerlerini kendime benzetmeye çalıştığım (dudaklarının bana benzediğini iddia ediyorum, sanırım şimdilik payıma bu kadarı düşüyor) kucağımdaki bu insan yavrusunun bana ait olduğunu düşünmek ve buna kendimi inandırmak hala beni şaşkına çeviriyor...

Bebeğimin emerken uyuyakaldıktan sonra memeden çıkıp tekrar arandığı ve dudaklarıyla emme hareketi yaparken yüksek tonda bir öpücük sesi çıkartıp bu sesten irkilmesini yazmadan geçemeyeceğim. Ameliyatlı karın altı bölgemin acımasına rağmen kendimi alamayıp katıla katıla güldüğüm bu anları umuyorum bir ara kayıt altına almayı başarabilirim..:))

Bu akşam babişkomuza kavuşacağız, 2 günlüğüne anneanne görevi devrediyor babişkoya, biz kızımla başrollerde devam ediyoruz kaldığımız yerden.. Vee bugün emzirdikten sonra kızımı büyük yatağına yatırdım geçici olarak, Taner dedesine götürecektim nasılsa uyanır diye, ama uyumaya devam etti ve böylece ilk kez büyük yatağında da yatmış oldu. Şu an itibarıyla da uyanıyor (zamanlama oldukça başarılı, 3 saati tamamladı tontiş kızım:))

25 Temmuz 2009 Cumartesi

İLK HAFTAMIZ...

İlk haftam sonunda yemek ardından keyif yaparken:)


Annecik Annecik:

Hastane günleri -1. bölüm (Tatlı Hayat):

Bebeğim kollarımda, epidural sağolsun acı yok, hareket edemesem de her şey süper. Emzirmek garip, biraz acılı.. Ama dayanılır bir şey sanki.. Melek kızım uyuyor, emzirmek için zor uyandırıyoruz ve babasıyla büyük bir aşk yaşıyor, ilk gecesini babasının koynunda huzur içinde uyuyarak geçirdi (henüz kıskançlık yok, bir iyileşeyim aşklarını bozmadan araya kaynamayı planlıyorum)... Kim demiş bebekler gündüzleri sakin olur, geceleri canavarlaşır diye???

Hastane günleri-2. bölüm (Hayat zorlaşıyor mu yoksa?):

Anesteziyi çektiler, hay Allah iyiydik böyle.. (Bir kaç saat ardından) Acı vaaaaaar, yürümem gerekiyormuşşşş, acı çoğalıyooorrr.. Ufff, karnımın altındaki his hoş değilmiş... Ne zaman geçecek acaba???

Bebişim hala sakin, huzurlu, çok uykulu, az sorunlu... Aşk devam, koyun koyunalar hala.. Maşallahhh!!!!

Emzirme kısmı biraz zorlaştı sanki.. Acı bu kısımda da artıyor...

Hastane günleri - 3. bölüm (Artık ayrılma zamanı):

Eve gidiyoruuuuzzzzzzzzz, yürümek çooook zoorrr, eve ortalama 30 km hızla gitmemize rağmen canım memleketimin köstebek yuvası yollarında canım yanıyor.. Kızımız hayatından memnun gibi, ve şimdiye kadarki yaşamının en uzun yolunu gidiyor.. Arabanın hareketi ve motor sesi ona güzel geldi.. Uzun yollar gibi uzun ama engebesiz bir ömrün olsun bebeğim...

Eve geliş (Gerçeklerle yüzleşmek-İlk kriz gecesi):

Herşeyi öğrenmiştim: 3 saatte bir bebeği uyandır, babişkoyla altını değiştir, emzir... süper baba gazını alsın bebek uykusuna kaldığı yerden devam etsin... miiii??? Hayııııırrrrrrrr, kızım hastanede hemşire teyzelerinin "uslu bebek" lakabına inat (kesin nazar değdi bebeğime) ilk gecemizde uyumamak için elinden geleni ardına koymadı.. Sorunu ne bilemedik çünkü söylenen her şeyi yaptık.. Ama uyumuyor, ağlıyor, birşeylerden memnun değil... Evine mi alışıyor, doymuyor mu? Sorun ne bebişim??????

Evde olmak zor gerçekten, hastaneye dönmek istiyorum... Hem kriz anında hemşire teyzelerden yardım alabilirdik, hem de hastanedeki hareket alanım daha rahattı, herşey benim hareketimi kolaylaştıracak şekilde düzenlenmişti.. Bundan sonra yatak alırken doğum sonrası yatma kalkma olayını da düşünmek mi lazım acaba (gece boyunca onlarca kez yataktan kendimi atmak durumunda kalınca insanın aklına böyle sorular da geliyor)???? Artık yatağımı sevmiyorum.. Ben gerçekten hastaneye dönmek istiyoruummm!!!!!!!!!!

Evdeki 2. gün (İlk kriz sonrası-yeni bir kriz gecesi):

Gündüz melek kızımız, süper baba ve ben yorgunluktan bitap düştük.. Yine de bir adrenalin mi salınıyor vücuduma nedir, uyuyamıyorum.. Yemek yiyorum arada, ama ona da çok fırsat kalmıyor.. Neyse ki yemek hazırlanıyor, anneler sağolsun, küçük anneyi besliyorlar ana kraliçeler...

Bebeğim ağlıyor yine, memeyi almıyor ağzına ama sürekli aranıyor, aç çocuğum, neden emziremiyorum, bebeğimi besleyemiyorum... Nedir bendeki sorun?????????

Hastane aranır, bebiş hemşiresi teyzelerle konuşulur... Hmmmm, sütler kaldı içeride-bebişimin sütü emme gücü henüz içeridekileri çekmesine yetmiyormuş, eyvahlar olsuuuunnnnn!!!! Tüm gün emzirme çalışmaları ardından meğer boşa kürek sallıyormuşuz.. Anlatılan teknikler uygulanır... Sonuç: YOK!!!!

Akşamın ilerleyen saatlerinde anneanne ile babaanne kendi yavrularının çırpınmalarına dayanamayarak Melek (!) bebeği alırlar ve çiçeği burnunda anne ile babayı uyumaya gönderirler.. Süper baba yorgunluktan bayılarak uyuyakalır.. Annecik uyumaya çalışır ama ağlama seslerinden dolayı uyuyamaz.. Gecenin bir yarısı (sabaha karşı 1 civarı) anneanne, babaanne, Melek bebiş ile anne hastaneye doğru yol alır.. Köstebek çukuru yollardan tekrar hastaneye gidilir acı içerisinde, ama hanım kızımız arabada anneannesinin kucağında kendinden geçmiştir, hem açlıktan hem de motor sesinin ve araba hareketlerinin ona verdiği huzurla.. Sütler sağdırılır, emzirme ve sağdırma işlemlerinden sonra inek konumunda canımın daha çookkk acıyacağı anlaşılır ve durum kabullenilmeye çalışılır.. Eve gidilir, Melek kızıma sütler içirilir, sabaha kadar (sabah 3:30'da yatağa girilir 5:30'a kadar) sessiz saatler geçirilebilinir.. Sonra yine aynı döngü...

Evdeki 3. gün (yok krizler bitmeyecek sanırım):

Gündüz uyuyabildim sonunda (3-4 saat artık iyi bir süre sayılır)...

Öğleden sonra bebişimizin doğumunda bakımını yapan Ece hemşiresi bizi kontrole geldi.. Kızımızı besleyememişiz gerçekten, hafif sarılığı varmış, kakasının rengi dönmemiş... Neden olmuyor Allahım, nerede hata yapıyoruz????

Akşam üzeri doktoruna gittik, durum korktuğumuz kadar vahim değil gibi sanki.. Hastaneden ayrılışımızdan beri kilo alımı var boyu uzamış, sarılığı şu anda sınırlar dahilinde.. Bol emzirme, bol kaka yaptırma ile atlatma şansımız varmış sarılığı... Haydi bebişim gayret, öğreneceğiz birlikte bu işi...

İlk banyomuzun da zamanı geldi artık.. Büyük anneler ve süper babişko biraz acemilikle güzel güzel yıkarlar domates güzeli kızımızı, huzurlu bir uykuya dalar çocuğum sonunda... Su gibi olsun ömrün güzel bebeğim...

Melek bebeğim uyanır ama pek meleklik yapmak istemez kendisi.. 3 saat boyunca annesi ve süper babasını bitap düşürür.. Altı değiştirilir, emer bu sefer uzun uzun, gazı çıkartılır, uyuyakalır gibi olur, ama yatağına bırakıldıktan sadece dakikalar sonra cin bakışlarla yine aynı döngüyü yaşatır biricik annesi ve babasına...

* Ne zaman ve nasıl uykuya daldığı anne ve baba tarafından hatırlanmıyordu gecenin (sabahın) sonunda....

Evdeki 4. gün (Bu sefer gündüz krizi, eh biraz değişiklik olsun yaşantımızda!?!):

Doğumdan beri süper babasız geçireceğimiz bir kaç saat.. Ne yapacağız, nasıl yapacağız onsuz??? Babası gitmeeeeeee!!!! Ama görev kutsal, nüfus cüzdanımız çıkacak..




Babişko gider gitmez Melek bebek meme ister ama yine memeyi kabul etmez ve avazı çıktığı kadar ağlar.. Bu süreç ve onlarca deneme babişko eve gelene kadar devam eder.. Babişko gelince memeyi kabul eden Melek Hanım annesini yalancı çıkarır (bu baba-kız düşkünlüğünün doğumla başladığını bilmezdim, bizim babamız doğuştan babaymış ayrıca, inanaılmaz yetenekli kızını ve kızının annesini sakinleştirme konusunda, arada belirtilmeyen ağlama krizlerini üstün başarıyla atlatmıştır).. Baba tekrar evde gidince aynı olay yaşanır (Memeyi vermesi gereken anne mi baba mı bilinmiyor).. Bu süreç yaklaşık üç saat boyunca devam eder, en sonunda annecik annecik de ağlar (bu sefer babişkosuz).. Ama Melek bebeğim 3 saat boyunca aralıklı da olsa emmiş olmanın mutlu yorgunluğu ile uykuya dalar....



Evdeki 5. gün (Banyo krizi):



Güne sabaha karşı 1'de başladık. Arada meme kabul etmemeler ama aynı zamanda aranmalar devam ederek sorunsuz sayılabilecek bir gece geçireceğimizi sanırken sabaha karşı 4 sularında emzirmeye çalışma-aranma-reddetme döngüsü biraz yorucu bir hal alarak 2 saat kadar süren uğraşıların ardından tekrar uykuya dalınır..



Gündüz teyzemizle geçen güzel bir gün sonrasında akşam bayıltma operasyonu olarak düşündüğümüz banyoya babişkoyla girilir.. Anne su tutar, süper babişko kızcağızını yıkar.. Suyun derecesi bir an için değişince paniklediğim için bebişimizi biraz üşüttük, hemen ardından da kızımızın ağzına su kaçırdık.. Tüm keyfimiz kaçtı, suçluluk duygusuyla geceyi tedirgin ve çok üzgün geçirdik. Gece boyunca uyanıp bebeğimi izledim, nefes seslerini dinledim..



* Sonradan öğrendiğime göre bu ağza su kaçırma olayı pek çok yeni anne-baba tarafından yaşanıyormuş, anne olarak soğukkanlı olmayı öğrenmem gerekiyor sanırım...



Karar: Hastanedeki hemşirelerin tavsiyesi olan (ve ustalıkla uyguladıkları -kendi acemiliğime karşılık yeni doğan hemşirelerinin çocuklarının çok şanslı olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum-) akan suyun altında yıkama tekniği farklı şekilde uygulanacak, baş yıkama tekniği de değiştirilecektir.



Veeee bir haftayı devirdik.. Nice haftalar, aylar, yıllar senin olsun güzel bebişimiz.. Anneciğin ve süper babişkon seni çok seviyor ve yaşantılarının seninle nasıl çok daha anlamlı ve değerli olduğunu görüp her gün Allah'a sükrediyorlar...



* Bu arada anneciğin sağlığı da iyi, acıları azaldı, gelecek hafta tamamen geçmesi bekleniyor ve umuluyor!!!




21 Temmuz 2009 Salı

GELDİM!!!

GÜNEŞİM, AYIM GELDİ,
GÖZÜM, KULAĞIM GELDİ,
GÜMÜŞ BEDENLİM GELDİ,
ALTIN MADENİM GELDİ,
BAŞIMIN SARHOŞLUĞU GELDİ,
GÖZÜMÜN NURU GELDİ,
BAŞKA BİR ŞEY DİLEDİYSEN,
İŞTE O BAŞKA BİR ŞEYİM GELDİ

Mevlana



Doğum saatim: 12:05

Kilom : 3,065 gr

Boyum : 48.5 cm

19 Temmuz 2009 Pazar

19 Temmuz 2009

Annecik annecik: Saat sabahın 1'i.. Artık 19 Temmuz 2009.. Benim ve babişkonun miladı... Uyumam lazım ama uyumak istemiyor hiç canım. İçimde yine ve hala kıpır kıpırsın (bu hareketlerini çok özleyeceğim). Babişkonun eli karnımda seni okşuyor uyumak üzereyken bile. Ben de heyecan, babişkonda dinginlik ve sanırım fazlasıyla yorgunluk, aslında çaktırmasa da tabii ki heyecan ve ikimizde de büyük merak... Sen geliyorsun kızım, meleğim.. Sana hazırlanıyoruz uzun zamandır ve son bir hafta özellikle yoğun ve hareketli günler geçirdik babişkonla senin için, sana hazırlandık... Hem fiilen hem de ruhen...

Sağlıklı, uzun ömürlü, mutlu-huzurlu, şanslı, bereketli, başarılı, tatminkar ol bebeğim. Su gibi olsun yaşamın, aklıma gelmeyen tüm güzellikler senin olsun, seninle olsun.. Zor, sıkıntılı olduğunu düşündüğün günlerinde bile umudun seni bırakmasın. Kendini hiç bir zaman çaresiz, yalnız hissetme.. Hep olumlu olmanı ve dünyaya olumlu bakabilmeni diliyorum...

Hayata, hayatımıza hoş geliyorsun melek kızım...

16 Temmuz 2009 Perşembe

Haydi gel bebişim... Sanırım artık hazırım...

Annecik annecik: Gün sayıyoruz bebişim seninle, içimden çıkacak olmanın garip ve tanımlanamaz hissini yaşıyorum. Artık senin benim bir parçam olmandan çok ben senin bir parçan haline geleceğim. Hayatımın bir miladını daha yaşamama çok az bir zaman kala geliyor oluşunun güzelliğini algılamaya çalısıyorum. Dokuz aylık bu süreçte beni hiç yalnız bırakmadın ve seni yorduğum dönemlerde bile içimde hep sessiz ve huzurlu bir şekilde büyüdün. Seninle yaşamak, seni içimde büyütmek çok güzeldi bebişim. Daha uzun bir süre bu şekilde devam edebilirdim sanıyorum:) Seni çok seviyorum ve sana sarılacağım anı iple çekiyorum...

15 Temmuz 2009 Çarşamba

GELİYORUUUMM!!!!

Soyadım gibi hareketli geçen yolculuğumun ilk kısmı bitmek üzeree..
Annecik annecikle bol bol gezdiiikkk ,yabancı ülkelere gittiiiik, denizlerde havuzlarda yüzdüüüük, ultrasonlara girdiiik, çok güzel yemekler yediiiikkk ( hem de rejim yaparaaak) fotoğraflar çektirdiiiik, odalarımızı seçtiiikk, ve de çoook da büyüdüüüükk.. O yüzden artık gelme vakti geldii !!!!
19 TEMMUZ' DA GELİYORUUUUMM!!!!

7 Temmuz 2009 Salı

2.YIL HATIRASII: BEEENN !!!!!

Annecik annecik düğün enstantanesi yaratmış, babişkonun sivil kıyafetine dikkat!!!!


Annecik annecik ve babişkomun evliliklerinin 2. yılı kutlu olsuuunn...

Bu seneden sonra böyle özel günlerin yıldızı ben olacağımdan, bu sene son kez sakin kendi başınıza bir yıldönümü geçirin bakalıımm...

Ayrıca anneannemle Fuat dedemin de dünkü yıldönümleri kutlu olsuuunn!!!

2 Temmuz 2009 Perşembe

Haydi denizeeeeeee!!!!!!!!!!!!

Yehuuuuuuuuuu!!!!!!!! İlk deniz keyfimi de yaşıyorum. Teyzişkom ve annecik annecik ile Kerpe'ye geldik. Annecik kendini denize attığında biraz şaşırdım bu soğukluk da ne diye. Ama sonra çok hoşuma gitti, hiç canım denizden çıkmak istemiyor artık. Annecik anneciğin karnında bol bol yüzüyorum ben de annecik anneciğin göbişinde, ama az yerim kaldığı için hareketlerim de zorlaştı tabii... Yine de annecik annecik kıpır kıpır olduğumu söylüyor.. Doğana kadar burada kalabilirim sanırım.. Havuzdan daha çok sevdiğime karar verdim deniz keyfini...
Ama babişkomu özledim, o da gelsin birlikte yüzelim istiyoruuummmmmm!!!!!!!
Hadi babişkocuuuuuummmmmmm, sen de geeeeeeelllllllllllllll.........

Teyzişkom ve annecik annecik ile Kerpe'ye doğru yola çıktık..
Annecik annecik babişkoyla konuşurken...


Annecik annecikle yüzerken...


Güneşlenelim kemiklerimiz güçlensin..


Akşamüstü sefası...